Türk Diasporası ve Dünya Türk İşadamları Kurultayı


 
http://www.thetop10blog.com/wp-content/uploads/2010/07/young-hr-writer.jpg
Geride bıraktığımız yılın sonlarına doğru bir grup Türk İşadamı, İstanbul’da gerçekleşen Dünya Türk Girişimciler Kurultay’ına Ukrayna’yı temsilen katıldık. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin(TOBB), Ekonomi Bakanlığı ile birlikte organize etttiği kurultaya 80’den fazla ülkeden toplamda 2300 işadamı katılım gösterdi. Kurultaya hükümetin ilgisi büyüktü, başbakanın ikinci gün iştirak ettiği kurultayda 10’dan fazla bakan iki gün boyunca eşzamanlı oturumlara katıldılar. Gündemin hızla değişmesi, araya başka konular girmesi ve yoğun bir dönem geçirmemden ziyade, meseleyi daha iyi ele alabilmek için bu yazının yazımını geciktirdim. Nitekim bu kurultaydan sonra gündeme gelen Fransızlar’ın “Sözde Soykırım” Yasa Tasarısı bu konuyla ilgili bir yazı yazmayı elzem haline getirdi.

Yurtdışında güçlü bir ülke olmanın, güçlü bir diasporaya sahip olmanın yolu yalnız ülke dışında yaşayan ciddi bir nüfus bulundurmaktan geçmiyor. Bunu sağlamanın yolu ekonomik, siyasi ve kültürel saç ayağını güçlü oluşturmakla mümkün oluyor. Bu üç ayağın birbiriyle eşgüdümünün sağlanması da ayrı bir gereklilik. Önce işin ekonomik boyutunu ele alalım.

Dünya’nın en büyük 10. Diyasporasını oluşturan Türkler’in bulundukları ülkelerin ticari ve ekonomik yaşamında daha etkin olmalarının hem bulundukları ülkeye hem de anavatana büyük faydasının olacağı kesin. Bu kurultayın da temel motivi farklı ülkelerdeki işadamları ve işadamları örgütleri arasındaki eşgüdümü sağlamak. Bu sayede hem ticari ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunulması amaçlanıyor hem de yurtdışındaki Türk diasporasının örgütlenmesine, gelişmesine ve ülkeler arası iletişimine güç verilmesi planlanıyor. Ekonomi Bakanlığı, yurtdışı ticaret müşaviri kadrosunu 250’ye çıkarmış durumda. Her ne kadar fiiliyatta bu kadroların bugün 205’i kullanılıyor olsa da kısa sürede bu kadroların tamamı kullanılabilecektir. Yurtdışındaki ticaret müşvavirlerinin bulundukları ülkelerde, gerek iş yapan vatandaşlarımıza gerekse bu ülkelerle ticareti olan Türkiye’den firmalara büyük bir artı getirdiğini görüyoruz.

Türk inşaat firmaları 1970 yıllarda Libya’da başladıkları yurtdışı inşaat faaliyetleri çerçevesinde, 86 ülkede 5894 proje tamamladılar. Dünya’nın en büyük 250 inşaat firması listesine, Türkiye en çok inşaat firması sokan ikinci ülke. Yurtdışında 3.900 Türk derneği var. Yurtdışında yaşayan 6 milyondan fazla Türk’ün 140.000’i girişimci ve bulundukları ülkelerde milyonlarca kişiye istihdam sağlıyorlar. Türkiye’nin dış ticaret hacmi 400 milyar $’ı bulmuş durumda. Tüm bunlar Türkiye’nin ekonomik nüfuz alanına artı yazıyor.

Türkiye eski Türkiye değil, yalnız son yıllarda gerçekleşen ekonomik büyüme değil bunu sağlayan, yurtdışındaki birçok Türk, artık bulundukları ülkede önemli konumlara geliyorlar. 90’lu yılların ortalarında Almanca eğitim veren bir Türk Lisesi’nde okurken, çok eleştirirdik Almanya’da en büyük nüfusa sahip topluluk Türkler ‘ken, başarılı Türk futbolcu Bundesliga’da göremiyoruz diye. Halbuki o dönemde sayıları çok daha az olsa da Almanya’daki, Yunan, Yugoslav ya da İtalyan kökenli işçi ailelerinin çocuğu çok sayıda başarılı futbolcu vardı. Bugün ise Almanya genç milli takımının 9 futbolcusu Türk kökenli. Almanya’da birçok başarılı Türk kökenli yönetmen, sanatçı, bilim adamı yaşıyor. Ülkedeki Türk işletmelerinin sayısı ise 60.000’i bulmuş durumda. Tüm bunlar toplumun belli bir olgunluk seviyesine gelmesi ve özgüveninin artmasıyla mümkün oluyor. Bugün Türkiye’de olan da, dünyanın birçok bölgesinde yansımalarının görüldüğü hadise de salt ekonomik büyümenin sonucu değil.

Dünyada Almanca öğreten Goethe Enstitüleri’nin, Fransız Kültür Merkezleri’nin, İspanyol Cervantes’in veya İtalyanlar’ın Dante Aligheri Merkezleri’nin ne yazık ki geçtiğimiz yıla kadar karşılığı ülkemizde yoktu; ancak bugün Yunus Emre Kültür Merkezleri’nin 20’den fazlası Balkan şehirlerinden başlayarak dünyaya yayılıyor. Çevre ülkeler başta olmak üzere özellikle maliyetlerin daha düşük olduğu ülkeler seçilerek bu merkezlerin sayılarının gelecek 5 yıllık dönemde 100’ü geçmesi gerekiyor. Ukrayna gibi komşu ve tarihi bağlarımızn yüksek olduğu bir ülkenin başkenti Kiev’e de böyle bir merkezin yakışacağını söylemeye gerek yok. Büyük ülke olmak hamasi nutuklarla değil, ancak kültürüyle, diliyle, dünyaya yayılan markalarıyla ve bayrağını dünyanın her yerinde dalgalandıran havayolu şirketleriyle oluyor. Kültürel etkinliğin sağlanmasında Türk diasporasına da anavatan Türkiye’nin yöneticilerine de büyük görev düşüyor.

Saç ayağının siyasi bölümüne baktığımızda ise, Türk Hariciyesi’nin müthiş bir açılım içerisinde olduğunu görüyoruz. 2 yıl önce Afrika’da yalnızca 12 büyükelçiliğimiz varken, -ki bu kıtanın neredeyse yarısını yönetmiş bir devletin torunlarıyız- önümüzdeki yıl bu sayı 34’e çıkartılmış olacak. Daha önce de yazdım Afrika’da, Çin, Fransa, Almanya gibi ülkelerin hepsinin 45’den fazla büyükelçiliği bulunmakta. Hızla ve şevkle, çok çalışarak bu kaybedilen zamanı kazanmamız gerekiyor. Türkiye bir Avrupa ülkesi olarak, Ortadoğu’nun, Balkanlar’ın, OrtaAsya’nın ve Afrika’nın ortasında, bu bölgenin ihracat ve sanayi devi Almanya olma yolunda ilerleyecekse yalnızca ticari gelişmelerle bunu başaramaz, zira ülke markalaşmasının gelişiminde ekonomik gücün de, kültürel ve siyasal markalaşmanın da, güçlü bayrak taşıyıcı havayolu firmasına sahip olmanın da, spordan, şov dünyasına marka isimlere sahip olmanın da önemi büyük oluyor.

Fransız “Sözde Soykırım” Yasa tasarısına gelince. Böyle bir tasarının bugün Rusya’ya karşı, ABD’ye hatta, gündeme gelen ülke Fransa’ya karşı başka ülke parlementolarında peş peşe gündeme getirilebilmesi mümkün mü? Dünyada siyasi, ekonomik ve kültürel manada güçlü olan bu ülkelere karşı, hangi ülke ilişkilerini bozmayı göze alabilir? Burada kısa vadede Fransa’ya karşı yapılacaklar mutlaka yapılıyordur ve yapılacaktır. Ancak orta vadede, Türkiye’ye karşı böyle kararları değil kabul etmek, gündeme getirmek bile önemli bedel ödemeye yol açacaktır Yeter ki Türkiye, hızla ve sürdürülebilir biçimde büyümesine devam etsin, yeter ki yurtdışındaki Türkler bulundukları ülkelerde oy veren, vergi ödeyen vatandaşlar haline gelsinler, yeter ki onlar, o ülkelerin kültüründe, sanatında, sosyal yaşamında söz sahibi olsunlar ve tüm bunlardan daha önemlisi birlik olsunlar.

Burak PEHLİVAN

 


Yayımlandı

kategorisi

, , , ,

yazarı: