Başbakan Erdoğan Ukrayna’daydı


Başbakan Erdoğan’ın bir günlük Ukrayna ziyareti son erdi. Ziyaret öncesi kaleme aldığımız yazıda üç konunun çok önemli olduğunu ifade etmiştik. Bunlardan biri Türkiye ve Ukrayna arasında Serbest Ticaret Antlaşması’nın imzalanmasında mesafe alınması, bir ikincisi vizelerin karşılıklı olarak kaldırılmasının gündeme getirilmesi, üçüncüsü ise Kırım’da bir konsolosluk açılmasıydı.Bu üç maddeden en önemlisi kuşkusuz ki iki ülke arasında Serbest Ticaret Antlaşması’nın imzalanmasıdır. Vizelerin kaldırılması siyasi açıdan bir başarı olacağı gibi, orta vadede iki ülke ekonomisinin gelişiminde olumlu sonuçlar yaratacaktır. Kırım’da açılacak konsolosluk ise ihtiyaç olduğu kadar sembolik önemi olan bir adımdır. Gelin geziyi ve sonuçlarını hep birlikte değerlendirelim.

Resmi ziyarette iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyin kurulumuna dair anlaşma imzalanması gerekiyordu. Gerek Ukrayna dışişleri bakanı Grişenko Eylül ayında basına yaptığı açıklamada gerekse Türk muhatabı Davutoğlu mayıstaki ziyaretinde bu konseyin oluşturulmasının gerekliliğinin altını çizmiş ve iki ülke ilişkilerinin artık stratejik işbirliği düzeyine yükseldiğini ifade etmişlerdi. Tabii bu güzel kavramların içinin doldurulması, bu kavramların zikredilmesi kadar önemliydi. İki ülke arasındaki ilişkilerde mesafe alınabilecek en önemli nokta insanların, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımının önündeki engellerin kaldırılmasıydı. Biz de gezi öncesi yazımızda buna dikkat çekmiştik. Türk heyeti ziyaret esnasında anlaşılıyor ki bu iki nokta üzerinde ısrarla durmuş ve Ukrayna tarafının çekincelerini büyük oranda ortadan kaldırmış. Buna karşılık Ukraynalılar anlaşılan o ki bizim kadar bu anlaşmaların hızla imzalanması tarafında değil. Bakmayın özellikle Bab-ı Ali’nin vizelerin kısa sürede kaldırılacağını ön plana çıkarıp, bu geziyi magazinleştirerek ele almasına ve yansıtmasına. Vizelerin bugünden yarına kalkacağı yok. Vize kaldırma aşamasına gelmeden önce iki ülkenin karşılıklı olarak yasadışı geçiş yapan göçmenler hakkında geri kabul anlaşması imzalaması gerekiyor ki, Ukrayna bürokrasini yakından tanıyanlar bu sürecin hiç de kısa olmayacağını bileceklerdir. Kaldı ki Rusya ile geçen mayısta imzalanan vize kaldırma antlaşmasının bile uygulaması bir seneyi bulmuş durumda. Burada kolaylaştırıcı unsur 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı da bahane ederek, Ukrayna diplomasisine baskı yapıp görüşme sıklığını artırarak bir sonuç almaya çalışmak olmalıdır.

Vize kaldırma antlaşması Türk basının ele aldığı gibi magazinleştirilecek bir konu değildir. Ciddi ekonomik ve siyasi sonuçları olan bir süreçtir. 2010 yılında ülkemizi 750.000 Ukraynalı turist ziyaret etmiş bununla beraber 46 milyon nüfusa sahip satın alma gücü paritesine göre 337 milyar $’lık bir ekonomik büyüklüğe sahip olan Ukrayna’dan gelen bu turistlerin ülkemizde gerçekleştirdiği toplam tax-free alışveriş harcaması geçen yıl vizeleri kaldırmamıza müteakip ülkemize akın eden yalnızca 4 milyon nüfuslu ve ekonomik büyüklüğü Ukrayna’nın ancak beşte biri kadar olan Lübnan vatandaşlarının yapmış olduğu tax-free harcamanın altında kalmıştır. Bir ihracat merkezi olmanın yanı sıra, bölgenin alışveriş üssü olarak kendini konumlandırma arayışında olan Türkiye için bölge ülkeleri ile vizelerin kaldırılması stratejik öneme sahip bir adımdır.

Vize kaldırma anlaşmasından daha önemli bir konu ise, Serbest Ticaret Antlaşması’nın imza edilmesi olacaktır. Tarafların bu konuda prensipte anlaşmış olması gezinin en büyük artısıdır. Başbakan Erdoğan’ın 2008 yılında 8,3 milyar $’a çıkan karşılıklı ticaretin -kriz sonrası 2010 yılında bu hacmin 5 milyar $ seviyesinde olacağı bekleniyor- 5 yıl içerisinde 20 milyar $’ a çıkarılacağını söylemesi matematik ile pek bağdaşmasa da agresif bir hedef koyulması açısından önemlidir. Serbest Ticaret Antlaşmasının imzalanması ve Ukrayna ekonomisinde siyasi ve iktisadın reformların yürürlüğe koyulmasına paralel istikrarlı bir büyüme yakalanması ile önümüzdeki 5 yıl içerisinde ikili ticaretin arzu edilen seviyelere çıkması mümkün olacaktır.

Basına yansıyanlardan, iki ülke arasında Kırım’da konsolosluk açılması meselesinde ciddi bir mesafe kat edilemediği anlaşılıyor. Kırım, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü açısından önemli bir yarımada. Nüfusun %65’lik bölümü Rus kökenli ve Kırım Ukrayna’nın 1956 yılından sonra bir parçası olmuş daha önce Rusya Federasyonuna bağlı özerk bir bölge. Rusların yanı sıra, nüfusun %12,5’nu oluşturan Tatar Türkleri Ukrayna’nın sadık vatandaşları olarak Kırım’da her geçen gün daha fazla söz sahibi oluyorlar. Konsolosluk konusunu, Ukrayna makamlarının kendilerince haklı görülecek sebeplerden dolayı bir süre daha ağırdan alacakları görülüyor. Bununla birlikte Türkiye ikili görüşmelerde konsolosluk açılmasını sürekli gündemde tutmalıdır.

Başbakanın 4 bakan ve 600 işadamı ile gerçekleştirdiği gezi, Türkiye’nin Ukrayna’ya vermiş olduğu önemi göstermesi açısından yararlı olmuştur. Her ne kadar bu 600 işadamının önemli bir bölümünü TOBB’un başbakanın resmi ziyaretiyle aynı döneme denk gelen eğitim toplantısına katılmak için buraya gelen oda ve borsa başkanları oluşturmuş olsa da, Türkiye’nin her yerinden gelen sanayi ve ticaret odası başkanlarının başbakanın gezisinin motivasyonuyla Ukrayna’yı tanımları iki ülke ticareti açısından önemli bir artıdır. Ukrayna ağır sanayisi güçlü fakat hafif sanayi ve KOBİ’ler konusunda Sovyetler Birliği’nden kalan kötü mirasa sahip bir ülkedir. Ülkede tüketim ürünlerine dönük üretim yapan işletme sayısı çok az. Nitekim hükümet bu işletmeleri destekleyecek hafif sanayi işletmeleri için 10 yıl sıfır kurumlar vergisini içeren vergi paketini meclisten kısa bir süre önce geçirdi. Türk özel sektörü son 30 yılda girişimci ruhuna ciddi sermaye birikimi, üretime ve pazarlamaya dönük know-how eklemiş durumda. Ukrayna hükümeti yabancı sermayeyi özendirici reformları hızlandırıp, yabancı yatırımcılara güven verdiği takdirde, Türk firmalarının bu ülkede hafif sanayi alanında ciddi bir yatırım yapma potansiyeli vardır ve bundan Ukrayna büyük ölçüde kazançlı çıkacaktır. Ben, Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Türk-Ukrayna İş Konseyi toplantısında olduğu gibi 800’den fazla Türk ve Ukraynalı işadamından oluşan coşkulu bir işadamı kalabalığına hayatı boyunca hitap etmediğinden eminim. Ukrayna bu fırsatı değerlendirmelidir. Türk tarafı ise Ukrayna’nın bu fırsatları değerlendirmesi için özendirici adımları karşılıklı üst düzey ziyaretlerin ve ikili temasların artırılması yoluyla atmalıdır.

 

Burak PEHLİVAN