Ukrayna, Türk ve Çin mallarının Çöplüğü mü?, 15 Kasım 2010

Ukraynalı bir hükümet yetkilisi, ülkenin şu an yaşadığı durumu, ülkenin Çin ve Türk mallarının çöplüğü haline geldiğini ifade ederek betimlemiş.

Buna benzer bir söylem birkaç yıl önce Rusya’da Rus yetkililer tarafından gürültülü bir biçimde ifade edilmiş, Türk firmaları gümrüklerde bir süre ciddi sıkıntılar yaşamış, daha sonra ise süreç, gümrüklerde Türklere ayrıcalık tanınması ve karşılıklı olarak vizelerin kaldırılması anlaşmaları ile sonuçlanmıştı.

Peki, basına yansıyan bu demeç içerik olarak doğru mu? Ülke gerçekten Çin ve Türk mallarının çöplüğüne mi dönüşmüş durumda? Yoksa bu talihsiz demeç, Rusya örneğinde olduğu gibi iki ülke ilişkilerinde yeni ve güzel bir dönemin açılmasında bir işaret fişeği mi olacak?

Öncelikle, Ukrayna’nın, Çin ile ilişkilerine bir göz atalım. İki ülke birbirinden uzak gözükse de, önemli ve köklü ticari ilişkilere sahipler. Turuncu Devrim’den sonra, bu devrim ve benzeri halk kalkışma hareketlerini kendi rejimi açısından tehdit gören Çin’in Ukrayna’daki hükümete bakışının sıcak olduğu söylenemezdi, nitekim son 5 yıl zarfında iki ülke arasında üst düzey temaslara rastlamak mümkün olmadı. Bu yıl, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonrasında oluşan mevcut yönetime ise Çin olumlu bakmaktadır. İki ülke arasında en üst düzeyde işbirliği anlaşmaları imzalanıyor. Ukrayna ve Çin arasında devletler başkanı seviyesinde yapılan anlaşmayla 2012 yılına kadar Kiev ve Borispol Havalimanı arasında 4 istasyonlu hızlı tren projesi hayata geçirilecek. Hatta kullanılacak trenlerinin alımı da dahil proje bedeli 950 milyon $’ ı bulacak ve projenin yapımı ve finansmanı Çin tarafından karşılanacak.  Ayrıca, Ukrayna’nın doğusunda bulunan bazı kömür madenleri Çin firmaları tarafından modernize edilecek. Sanayi ve enerji alanında da işbirlikleri söz konusu.

Ukrayna’ da 20.000 civarında Çinli yaşıyor. Ukrayna üniversitelerinde okuyan yabancı öğrencilerin büyük bölümünü Çinli öğrenciler oluşturuyor. Bu öğrencilerin bir bölümü eğitimlerini tamamladıktan sonra ülkelerine dönerken, bir bölümü ise Ukrayna’da kalarak, ticarete atılmakta. Henüz Kiev’de, dünyanın diğer metropollerinde olduğu gibi, şehre renk katan, birçok ürünün uygun fiyatla bulunabildiği, rekabetçi rakamlara karın doyurmanın mümkün olduğu bir Çin mahallesi yok ama böyle bir mahallenin önümüzdeki yıllarda oluşması hayal değil. Uzakdoğu kültürünün Ukrayna’da ciddi alıcısı olduğu bir gerçek. Daha ziyade Japonya ve Kore’ye ait olsa da suşinin ve karaokenin dünyada bu kadar yaygın olduğu ülke sayısı azdır.

Ukrayna ekonomisi, Çin ekonomisine dolaylı olarak bağlı bir ekonomi. Dünyanın en büyük emtia ve metal alıcısı olan Çin’in ekonomik büyümesi bu kalemlere gezegenimizde olan talebi artırıyor, bu da global fiyatların artmasına neden oluyor.  Bu durumdan Ukrayna iki türlü karlı çıkıyor. Birincisi dünyanın 4. büyük metal ihracatçısı olarak Çin’e sattığı ürünlerin miktarı büyüyor, ikincisi ise bu ürünlere talep arttığı için, ürünlerin fiyatlarındaki artışa paralel olarak yalnız miktar bazında değil, değer bazında da ülkenin ihracatı artmış oluyor.

Çin, Ukrayna’nın, Rusya’dan sonra en çok ithalat yaptığı ülkedir. Türkiye ise ne yazık ki, Ukrayna’ya ihracat konusunda ilk 5 ülke arasında bile değil. Buna karşılık büyük abi Rusya’dan sonra, Ukrayna’nın en çok ihracat yaptığı ikinci ülke Türkiye’dir. Dış ticaret dengemiz, Ukrayna’nın oldukça lehine gerçekleşiyor. Bu durumda Ukraynalı yetkililerin ciddi oranda dış ticaret açığı verdikleri Çin’e karşı önlem getirmeye çalışmaları her ne kadar başka alanlardaki işbirlikleri olsa da düşünülebilir ama Türkiye’yi hedef alan demeç ve eylemleri anlamak mümkün değil. Yılın ilk 8 ayı itibarıyla Ukrayna ile arasındaki ticarette Türkiye 2 milyar $’ın üzerinde açık vermiş. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre ithalatımız 2,9 milyar $’ı bulurken, ihracatımız ise yalnızca 850 milyon $’da kalmış. Rakamlar açık, Ukrayna’nın en fazla dış ticaret fazlası verdiği ülke Türkiye’dir. Kaldı ki, Ukrayna metaline uygulanan %9’luk fon kalktığında, Ukrayna’nın ülkemize yaptığı ihracat daha da artacaktır.

Şu bir gerçek ki, Türk ve Çin malları rekabetçi fiyatları ile, Ukrayna’da %13’leri bulan enflasyonun ılımlı rakamlarda kalmasına katkıda bulunuyorlar. Çin mallarını bilmem ama Türk mallarının kalitesine şüphe yok. Evet özellikle 90’lı yıllarda, Ukrayna’nın alım gücünün düşüklüğünden dolayı Ukrayna’da ucuz Türk malları tercih edildi, evet bugün de ülkede çok azalmakla birlikte hala bu özelliklere sahip mallar satılıyor ama bu mallar bahane edilerek Türk malları hakkında nasıl genelleme yapılabilir? Sorun ülkemizin isminin henüz marka olmamasında. Ben kendi yakın çevremden biliyorum ki, Ukrayna’nın en önemli, en çok pazar payının sahip kompresör markası, ayakkabı boyası markası, deri markası hep Türk firmaları. Ukrayna’nın en değerli markalarından biri olan LIFE’ın, ana hissedarı Türkiye’de kurulu bir firma değil mi, bu firma ülkeye milyar dolarları aşan yatırım yapmadı mı? Ülkenin ciddi anlamdaki iki kargo firmasından birinin bir Türk firması olması nasıl unutulur? Turizm sektöründeki Türk firmalarını saymıyorum bile. Her yıl Kiev’in en iyi 10 restoranından biri olarak bir Türk restoranı seçilmiyor mu? Ukrayna yollarında Türkiye’de üretilmiş otobüsler, kamyonlar, otomobiller dolaşmıyor mu? Bu ürünlerin kalitesinden kim şüphe edebilir? Avrupa Futbol Şampiyonası’na finaline ev sahipliği yapacak Kiev’in gözbebeği havalimanı Türk firmaları tarafından inşa edilmiyor mu? Ülkeyi Avrupa’ya bağlayan otoyolların inşasındaki Türk firmalarının katkıları ne çabuk unutuluyor. Hayır, kesinlikle kabul etmiyoruz. Bugün Türkiye’de üretimin kalitesi gelişmiş dünyanın arzu ettiği düzeydedir. Nasıl İtalya’da, İspanya’da düşük kaliteli ürünler üreten firmalar varsa, Türkiye’de de her keseye uygun üretim yapan firmalar elbette vardır ama bu firmaların ürünleri ile Türk firmaların üretim kalitesi etiketlenemez.

Türkiye’nin acilen, Ukrayna’ya, araba devrilmeden hak edilen önemi vermesi gerekiyor. Rusya’da, Çin ile ciddi ilişkiler sahip olan Rus hükümeti, ithalatının çok fazla olduğu Çin’e karşı sert önlemler almadı, alamadı ama Türkiye’nin çıkarına olmayan bazı gümrük uygulamalarını gerçekleştirdiler. Daha sonra bu sorunlar iki ülkenin sahip olduğu ortak çıkarlar ve üst yönetimlerinin sıcak ilişkileri ile çözülse de, Türk firmalarının önemli maddi kayıpları oldu, pazar kaybettiler. Ukrayna, Çin ile ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor ve Çin şu an çok güçlü bir ülke. Dolayısıyla Çin’den yapılan ithalatı sınırlamaya dönük tavırlar ve önlemler sınırlı kalacaktır. Ancak, Türkiye’nin konumu burada ne yazık ki Çin kadar güçlü değil. Ukrayna’nın en büyük ikinci ticari ortağı olan Türkiye’nin bu ülkede daha fazla etkinlik göstermesi gerekiyor. Sorunlar oluştuktan sonra çözmek çok zor oluyor, önemli olan sıkıntılar başlamadan önlem alabilmekte. Türkiye’den, Ukrayna’ya karşılıklı Cumhurbaşkanı, Başbakan düzeyinde ziyaretlere daha sık ihtiyaç duyulmakta. Türkiye güçlü olmazsa, devletlerarası ilişkiler gelişmezse, ülke üst yönetimleri arasında yakınlık tesis edilemezse ülkedeki inşaat firmalarımız da, bayrak taşıyıcı havayolumuz da, büyük küçük işletmelerimiz de daha fazla sorun yaşarlar; kendileri ticari olarak ne kadar başarılı olursa olsunlar. Türkiye güçlü ve köklü bir ülkedir. Ülke yönetimimizin, bu, Karadeniz’in diğer yakasında bulunan komşu ülkeyle ilişkilere daha fazla önem vermesi ve karşılıklı çıkara dayanan ticaretin gelişmesi için daha çok çaba sarf etmesi gerekiyor. Ukrayna’ya, Türk firmalarının kat be kat ihracat ve yatırım yapma potansiyeli vardır ama hükümet bazında katalizöre ihtiyaç var.

Burak PEHLİVAN