Ukrayna ve Türkiye’nin Ekonomik İlişkileri Hızla Gelişecektir

by burakpehlivan on 27/03/2012

haberDünya’nın en büyük 4 danışmanlık ve denetim firmasından biri olan Deloitte &  Touche’ın Ukrayna ve bölge ülkelerinden sorumlu üst düzey bir pozisyonunu işgal  eden arkadaşım son görüşmemizde şaşkınlığını gizleyemiyordu. Son iki yıl  zarfında Avrupalı yatırımcıların Ukrayna’ya ilgisi hızla azalırken, büyük Türk  gruplarının bu ülkeye hem de sanayi yatırımları ve ses getiren satınalmaların  eşliğinde ilgisi artıyordu. Efes Pilsen, Donetsk’deki SAB Miller bira  fabrikasını bünyesine katarken, Boydak Holding yine aynı eyalette bir mobilya  fabrikasını satın almış, Şişecam ise Harkov’da bir cam işleme tesisini hızla  büyüyen grubuna dahil etmişti. Arçelik kendi ofisini hizmete alıyor, Eczacıbaşı  Holding, Vitra ile pazarda yapılanıyor, yine Eczacıbaşı, maden şirketi Esan ile  Ukrayna’da önemli maden yatırımlarına girişiyordu. Ülker grubu ise Ukrayna’da  büyük bir satınalmanın da olasılık dahilinde olduğu mevcut yatırımlarını  genişletme politikasını hızlandırmıştı. Güney Ukrayna’da, Belçika-Türk  ortaklığında ülke tarihinin en büyük rüzgar enerjisi yatırımı olması planlanan  250 MW’lık proje önemli mesafe alırken, %100 Turkcell iştiraki Global Bilgi kriz  döneminde hızla büyümüş ve Ukrayna’daki çalışan sayısnı yakın zamanda 1.000’e  çıkartmıştı. Arkadaşım, tüm bunları üst üste koyduğunda, AB üyesi ülkelerin  şirketleriyle, Türk sermayeli büyük grupların yaklaşım farkını haklı olarak bana  soruyordu.
Aslında şaşılacak bir şey yoktu. Avrupalı firmaların 2004 yılından sonra  gelişmekte olan piyasalardaki risk iştahından, Turuncu Devrim rüzgarını da  arkasına alan Ukrayna 2008 yılına kadar önemli ölçüde istifade etmişti. Özellike  AB sermayeli bankalar Ukrayna’da büyük yatırımlar yapmış, yeni bankalar kurmuş  ya da mevcut bankaları rekor ücretlerle satın almıştı. 2008 yılında başlayan  global ekonomk kriz, batı sermayesini daha çekingen hale getirirken, risk iştahı  azalmış, batının büyük firmaları kendi ülkelerindeki yangını söndürme telaşına  düşmüşlerdi. 2009 yılında Ukrayna’da yaşanan %15,6’lık rekor ekonomik küçülme ve  daha sonra yaşanan hükümet değişkliği yatırım iklimini değiştirmişti. Aldığı  kararlarda siyasi konuları da gündeme getiren Batı firmalarının Ukrayna’ya  ilgisi önemli ölçüde azalmıştı. Ukrayna’nın güney komşusu Türkiye ise adı geçen  dönemde rekor büyüme oranları elde ediyor, firmaları sermaye birikimlerini  arttırıyordu. Doğal olarak bu firmalar üretim ve satış olarak yeni pazarlar  bulma arayışına gireceklerdi. 45 milyonluk Ukrayna ise, ucuzlayan fiyatları,  Rusya ve AB arasında sıkışan ekonomisiyle, riskli ama buna karşılık Türk  firmaları için geleceğe dönük yatırım fırsatları sunan bir ülkeydi.
Arkadaşıma, yukarıda özetlemeye çalıştıklarım işin ekonomik boyutuydu, konunun  siyasi boyutu ise biraz daha karmaşıktı. Ukrayna’nın kimya ve metal ağırlıklı  sanayisinin rekabet gücü enerji maliyetlerine yani Rus doğalgazının fiyatına çok  bağımlı. Ukrayna hükümeti hanelerin ısınma giderlerini ise önemli ölçüde  sübvanse ediyor. Bugün, gazın 1000 m3’ü için Rusya’ya 417 dolar ödenirken, ne  sanayi işletmelerinden ne de ısıtma firmalarından bu paranın toplanması mümkün  değil. Meydana gelen açığın kapatılması bütçeye milyarlarca dolarlık yük  getirmekte. IMF’in yeni kredi dilimlerini serbest bırakma koşullarının en  önemlisi hanehalklarının kullandığı gazda hükümetin en az %30’luk, sanayi  işletmelerinin kullandığı gazda ise %48’lik zam yapması. Ekimde seçime gidecek  hükümet bu zamların bedelini siyaseten ödemeyi göze alamayacaktır. Dolayısıyla  gaz fiyatlarında alım tarafından ciddi indirim sağlamak Ukrayna için yaşamsal  öneme sahip. Bu sayede hem gaza ödenen döviz miktarında azalma sağlanacak hem de  IMF ile anlaşmanın önü açılmış olacak. Gaz fiyatlarında indirim vermenin bedeli  olarak büyük abi Rusya, Ukrayna’yı, Ukrayna’nın belki de en önemli stratejik  üstünlüğü olan ve her yıl Avrupa’ya giden 150-160 miyar m3’lük gazın geçtiği gaz  transit sistemini Gazprom’a satmaya ve/veya Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan  tarafından oluşturulan gümrük birliğine üye olmaya zorluyor. İki seçeneğin de  Ukrayna için kolay sonuçları yok. Gaz sisteminin Rusya tarafından kontrolünün  sağlanması, Ukrayna’nın bu ülkeye karşı pazarlık gücünü azaltacaktır. Gümrük  birliğine girmek ise, Ukrayna makamlarının her zaman birinci öncelik olarak  gördüklerini ifade ettikleri Avrupa entegrasyonu için önemli bir engel  oluşturacaktır.
Tüm bu nedenler Ukrayna’yı başka seçeneklere yöneltiyor ve burada devreye  Türkiye giriyor. Doğalgaz zengini Türkmenistan’ın Devlet Başkanı Gurbanguli  Berdimuhamedov 10 gün önce Ukrayna’ya bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Bu  ziyaret, Türkmenistan Devlet Başkanı’nın ikinci yemin töreni sonrası yaptığı  ikinci yurtdışı seyahatiydi. Berdimuhamedov, ilk seyahatini ise Türkiye’ye  yapmıştı. Bu sıralama bir tesadüf değil. Türkmenistan Türkiye üzerinden  Avrupa’ya ve Ukrayna’ya gaz satmak, Ukrayna ise Türkmen gazını Türkiye üzerinden  almak istiyor. Ukrayna, 2006 yılı öncesinde Gazprom ile anlaşarak Türkmen gazını  doğrudan ithal etme imtiyazını elde etmişti ancak bunu şu an yine Rusya  üzerinden yapabiliyor ve ciddi bir maliyet avantajı yok. Pahalı Rus gazına karşı  Azerbaycan ve Türkmenistan gazının Türkiye üzerinden taşınması fikri uzun  zamandır Ukrayna liderliğinin gündeminde. Rusya ve AB’nin ekonomik alanındaki  Ukrayna için Türkiye nefes almasını sağlayacak bir pencere olabilir. Türkiye ve  Ukrayna arasındaki ilişkilerin stratejik olarak tanımlanması ve bu çerçevede  cumhurbaşkanı Yanukoviç’in aralık Türkiye seyahati, önümüzdeki mayıs ayında  vizelerin karşılıklı olarak kaldırılmasının planlanması ve 1-2 yıl öncesinde  hayal gibi görülmekle birlikte bu yıl içerisinde imzalanması artık ciddi bir  olasılık olan Serbest Ticaret Antlaşması hep son dönemdeki siyasal  yakınlaşmaların sonuçları.
Karadeniz’in bağladığı bu iki ülkenin birbirlerine ihtiyaçları olduğu kesin.  Türkiye, Ukrayna açısından son yıllarda hep ilk 3 ticaret partnerinden biri  olurken, Türk firmaları 1,3 milyar $’lık doğrudan yatırımları ile Ukrayna’da  önemli bir istihdam kaynağı. Büyüklü, küçüklü 1000’in üzerinde Türk şirketi bu  ülkede faaliyet gösteriyor. Ülkedeki altyapı inşaatlarında Türk firmalarının  önemli bir ağırlığı var. Özellikle enerji temelli olarak siyaseten gelişen iki  ülkenin stratejik ilişkileri ışığında, son on yıllarda büyüyen, özgüveni artan  Türk sermayesinin Ukrayna’ya ilgisinin temelsiz olmadığını arkadaşıma bu şekilde  anlatmaya çalıştım. Denetim kökenli, karar süreçlerinde siyasi konulardan ziyade  salt makro ekonomik göstergeleri, rakamları ön plana çıkaran bir profesyonel  için bu açıklamalar ne kadar inandırıcı oldu bilmiyorum ama en azından  kendisinin şaşkınlığının azaldığını söyleyebilirim. Ukrayna ve Türkiye’nin  ilişkilerinin hızla gelişmesinin iki ülkeye ama özellikle ekonomik gelişimi için  sermaye ve know-how ihtiyacı fazla olan Ukrayna’ya büyük faydası var. Bu sürecin  doğru yönetilmesi ve verimli sonuçların alınması ise öncelikle tarihen dost olan  bu iki ülkenin liderliklerinin yakın, samimi ve dinamik çalışmasına bağlı.

Burak PEHLİVAN

 

Aşağıdaki butonları tıklayarak, yazıyı arkadaşlarınızla paylaşın!

Previous post:

Next post: