Dünya Bankası, benimle Ukrayna’yı neden görüşmek istedi?, Burak Pehlivan

dunya-bankasi

Dünya Bankası’nın Ukrayna operasyonunun finansal analistlerinden Yevhen Hrebenyuk, yatırım bankacılarının, finansal analistlerin global çatı kuruluşu CFA Enstitünün de Ukrayna başkanıdır. 1947 yılında temelleri Amerika Birleşik Devletler’inde atılan CFA, bugün dünyanın hemen hemen her yerine yayılmış 140 binden fazla üyeye sahip dev bir organizasyon. Finans ve yatırım bankacılığı sektöründeki zaten yüksek olan çalışan standartlarının daha da artırılması,  sektörün değerlerinin oluşturulması, farklı ülkeler arasındaki bilgi ve birikimlerin paylaşılması ve en nihayetinde profesyonellerin birbirini tanımaları için çalışan kurum önemli bir vazife üstleniyor. Böyle önemli bir global organizasyonun dünya yönetim kurulunda ise İstanbul Erkek Lisesi’nde bir büyüğümüz kıdemli Türk yatırım bankacısı Attilla Köksal görev alıyor.  Zaten benim de CFA ile tanışmam CFA Ukrayna’nın her yıl düzenlediği ve Ukrayna’da yatırım profesyonellerinin, iş ve siyaset dünyasının karar alıcılarının en geniş biçimde bir araya geldiği Kiev’deki CFA Yatırım konferansının 5.’sinin onur konuğunun Attilla Köksal olmasıyla oldu. Konferansın düzenlendiği 2014 yılının sonbaharında Ukrayna en zor zamanlarını geçiriyordu, işte böyle bir dönemde CFA’in Ukraynalı genç üyelerinin ülkelerinin geleceğine ilişkin kararlılığı, tüm olumsuzluklara karşı umutlarını kaybetmemeleri ve ülkelerine sahip çıkmaları, benim Ukrayna konusunda sürekli koruduğum iyimserliğimin de nedenlerinden biridir. Zira ne Amerikalılar, ne Almanlar, ne Polonyalılar ne de biz Türkler, Ukrayna’nın geleceğini belirleyeceğiz. Sonuçta Ukrayna’nın müreffeh, çağdaş, modern bir Avrupa ülkesi olabilmesine ilişkin kararın alınması da uygulanması da Ukrayna halkının özellikle de bu genç, nitelikli insanların elinde. 

O günden bugüne CFA’in yalnızca bir organizasyonuna, yine Kiev’de düzenlenen Orta ve Doğu Avrupa Yatırım Forumuna katıldım, ancak bundan bir süre önce e-postama düşen ve başkan Grebenyuk tarafından gönderilen e-mail gösterdi ki TUİD olarak yaptığımız çalışmalar ve Ukrayna hakkında kaleme aldığım yazılar Dünya Bankası’nın Ukrayna ofisi tarafından dikkatlice takip ediliyormuş. Grebenyuk, mektubunda özetle Dünya Bankası’ndan bir finansal gözlem heyetinin Ukrayna’ya bir çalışma ziyareti yapacağını, gündemlerinde üst düzey hükümet yetkilileri ve bankacılık otoriteleriyle görüşmeleri olduğunu ve programlarına benimle de bir toplantı koymak istediklerini, kendileriyle Ukrayna’nın ihracat kapasitesinin, özellikle de KOBİ’ler açısından nasıl artırılabileceğini dair görüşlerimi paylaşmamı rica ettiklerini söylüyordu. Daveti büyük bir memnuniyetle kabul ettim ve Dünya Bankası’nın Ukrayna’daki merkezinde heyet üyeleriyle bir araya geldik. Görüşmenin ayrıntılarına geçmeden önce Dünya Bankası’nı ve kurumun Ukrayna’daki pozisyonlanmasını ele almakta yarar görüyorum. 

II. Dünya Savaşı sonrası oluşan yeni dünya düzeninde Breton Woods sisteminin önemli bir parçası olan Dünya Bankası, ikizi IMF, uluslararası ödemeler sisteminin sorunsuz çalışmasına konsantre olurken, kendisi ise gelişmekte olan ülkelerin altyapı yatırımları yapmasını destekleyen bir kalkınma kurumu oldu. Dünya Bankası’nın Ukrayna için önemi ise özellikle Avrupa Meydanı olayları ve akabinde ülkedeki yönetim değişikliğinden sonra arttı. Devrik lider Yanukoviç döneminde kamu harcamlarında şeffaflık olmadığı için doğrudan bütçe desteğine konulan yasak bu süreçte kalktı. Ukrayna, bağımsızlığının ilk 23 yılında Dünya Bankası’ndan yalnızca 8 milyar dolar kredi alabilirken, geçtiğimiz iki yılda Ukrayna’ya 5 milyar dolardan fazla kredi verildi.  Bu rakam, Dünya Bankası’nın, ülkenin Batı ile çapalanmasına ve yapılsal reformları gerçekleştirme iradesine nasıl kararlılıkla destek olduğunun da önemli bir göstergesi oldu. 

Dünya Bankası, Ukrayna’daki kredilendirmesini iki ana kategoriye ayırıyor. Birinci kategoride doğrudan bütçeye destek olunarak bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılması, devlet hizmetlerinde otomasyonun geliştirilmesi, sosyal yardımların reorganize edilmesine gibi yapısal reformlar destekleniyor. İkinci kategoride ise bankanın kuruluş amacına uygun olarak yol, sağlık hizmetleri, ısınma altyapısı, temiz suya erişim, atıkların temizlenmesi gibi altyapı projeleri uzun vadeli kredilerle finanse ediliyor. 

Kurum, son iki-iki buçuk yıllık süreçte Ukrayna’daki enerji sektörünün düzenlenmesine, bankacılık altyapısının geliştirilmesine büyük önem verdi. Bankacılık sektöründe önemli bir temizlik yapılırken, faaliyette bulunan 183 bankadan ödeme kapasitesini yitiren 80’ine Merkez Bankası tarafından el konuldu. Bunlar yapılırken sektördeki bağlantılı parti kredilerinin, yani banka sahiplerinin kendi şirketlerine verdikleri kredilerin önüne geçilmesi için üç konuda Dünya Bankası’nın desteğiyle adım atıldı. Birincisi bankaların gerçek sahiplerinin kim olduğunun kamuya açıklanması sağlandı, ikincisi bu tarz kredilerin verilmesi kanunla yasaklanırken, son olarak ise banka sahipleri, bankalarının hataları, işlediği suçlar konusunda sorumlu kılındı. Ayrıca 200.000 grivnaya(yaklaşık 8000 $) kadar mevduat yasayla garanti altına alındığı gibi Ukrayna tarihinde ilk kez batan bankalarda tasarruf mevduatı olan mudilere bu rakam  ödendi. Ancak Dünya Bankasına göre daha yapılacak çok şey var, bunlardan biri bankacılık sisteminde kötü kredi siciline sahip müşterilerin bilgilerinin tutulacağı bir merkez kurulmasıyken, diğerleri Merkez Bankası’nın yetkisinin artırılmalısı ve kredi verenlerin haklarının güvence altına alınması.

world-bank-1

Dünya Bankası’nın Ukrayna’da başlıca desteklediği ikinci alan enerjide ise büyük bir başarı sağlandı. Enerji verimliliği konusunda adımlar atılırken, sektördeki yolsuzlukların büyük oranda önüne geçildi, hanehalklarına satılan doğalgazın fiyatı piyasa fiyatlarına çekilince, bu sektörde haksız yere aracılar tarafından elde edilen büyük karlar elimine edildi. Dar gelirlilerin ise doğrudan yardım yapılan bir teşvik sistemiyle mağdur olmasının önüne geçildi.  Öyle ki Ukrayna bundan yalnızca birkaç yıl öncesine kadar milli gelirinin %8’ini Naftogaz’ın(Ukrayna’nın Botaş’ı) açıklarını kapamaya harcarken, bu oran neredeyse sıfıra çekildi. 

Dünya Bankası’na göre Ukrayna’da verimliliğin artıması ve sürdürülebilir yüksek büyümenin gerçekleştirilebilmesi için kamu yönetiminde, kamu alımlarında ve özel sektörde şeffaflığın artırılması, yargı sisteminin etkinleştirilmesi, vergi ve emeklilik reformunun gerçekleştirilmesi gerekiyor. Ancak tüm reformların etkileri uzun vadede görülecek. Özel sektörün, özellikle küçük ve orta boy işletemlerin ise çoğunun sabredecek durumu kalmadı. İç pazarın küçülmesi, finansmana erişim olanaklarının hemen hemen ortadan kalkması, en büyük ihracat pazarı Rusya’nın kaybı gibi nedenlerle firmalar sıkıntılı. Yeni pazarlar gerekiyor, geçmişte yalnızca  büyük oranda bir hammadde ihracatçısı olan ve ihracatın büyük işletmeler tarafından yapıldığı Ukrayna ekonomisinin mamül ve ara mamül ihracatıyla birlikte KOBİ’lerin ihracat yaptığı bir yapıya dönüştürülmesi gerekiyor. İşte Dünya Bankası finansal gözlem heyetiyle  bu konularda fikir teatisinde bulunduk. 

Heyette en dikkat çekici isimlerden Harvard ve MIT’den diplomalı uluslararası kalkınma ve ticaret konularında 20 yılı aşkın deneyimi olan Fransız finansçı Thierry Senechal’di. Bir dönem Paris merkezli Uluslararası Ticaret Odası(ICC)’nin üst yönetiminde de görev alan Senechal’in, Uluslararası Türk Ukrayna İşadamları Derneği’nin(TUİD)’in yaptığı çalışmalar konusundaki bilgisi ve benden görüşmenin başında daha fazlasını öğrenme talebi açıkçası ilgimi çekti. Fransız uzman Türkiye’de de TOBB ve TİM gibi kuruluşların faaliyetlerine değinirken, Türkiye’nin 2000’li yıllardan sonraki hızlı kalkınma sürecine de atıfta bulunmayı ihmal etmedi. Bu tip toplantılara davet edilmek insanın gururunu okşar ancak şunu da unutmamak gerek ki, ekonomisi güçlü, gelişmekte olan ülkeler açısından örnek bir kalkınma modeli oluşturmuş bir ülkenin vatandaşı değilseniz, ya da Ukrayna’daki gibi güçlü konuma sahip bir iş dünyasını temsil eden bir kurumun başında olmasanız, o masalara oturamazsınız, dolayısıyla kerameti de kendimizde aramamak gerek. 

accrareport_the-world-bank-praises-ghanas-economic-growth-over-the-past-10-years

Ukrayna’daki Türk iş dünyası hakkında muhattaplarımın ayrıntılı sorularını cevapladıktan sonra, Ukrayna ve Türkiye arasındaki dış ticarete değindim. Daha sonra ise Ukrayna’nın, Türkiye’ye ihracatını daha çok artırmasını sağlayabilecek maddeleri sıralarken, bu noktada özellikle Ukrayna Türkiye Serbest Ticaret Antlaşmasının getireceğe faydalar ilişkin görüşlerimi aktardım. Bu anlaşmanın Türkiye’den, Ukrayna’ya doğrudan yabancı sermaye artışına yol açacağını, ayrıca Türk işletmelerinin yalnız sermaye değil özellikle hafif sanayi konusunda ülkeye know-how ve teknoloji de getireceğini işaret ettim. Ancak Thierry Senechal, benim yalnız Ukrayna’dan Türkiye’ye ihracat artışına dönük değil, Ukrayna’dan tüm dünyaya yapılan ihracatı, özellikle KOBİ’lerin ihracat kapasitesini geliştirebilecek önerilerimi duymak istediklerini söyledi. Ukraynalı KOBİ’lerin en büyük sıkıntısının rekabetçi finansmana ulaşmak olduğu konusunda mutabık kaldık. Ayrıca ülke içi üretime ve ihracata dönük hemen hemen hiçbir devlet desteği bulunmuyordu. Bu konuda Türkiye’deki Dünya Ticaret Örgütü’nün normlarıyla uyumlu ihracat teşvik uygulamalarından bahsettim, oldukça dikkatli not aldılar. 

Ülkemizde genel olarak bilgimize güveniriz, başkasının aklına pek ihtiyaç duymadığımıza inanırız. Bundan dolayı farklı sektörlerdeki danışmanlık firmalarına talep de sınırlıdır. Ancak elin Fransız’ı, Ukrayna’da hem de bir Avrupalı’nın, bir Ukraynalı’nın bilgilerine değil, bir Türk’ün görüşlerine ilgi gösteriyordu. Neticede yaptığı iş için para alıyordu, belki benim verdiğimi bilgilerin hiçbirini raporunda kullanmayacak, belki büyük bölümünden istifade edecekti ya da yalnızca farklı bir sese yer vermiş olarak çalışmasını renklendirecek ve her şeyden önce bu seçeneklerden birine ulaşmak için zaman dışında ona hiçbir maliyet gelmeyecekti.  İki saati aşan toplantı, uçak kaçırma riski nedeniyle bitti. Planlanandan çok daha fazla görüşmüştük. Toplantı kapanırken Thierry Senechal, işleri gereği yüzlerce toplantı gerçekleştirdiklerini, bundan iki üç yıl önce Türkiye’de  yapısını ve çalışmalarını çok takdir ettiği bir bir kurum olan Türk Eximbank’ın yetkileriyle böyle verimli görüşme yaptıklarını hatırladığını ve bugünden sonra Türkler ile yapılan her toplantının verimli görüşme olduğu sonucuna vardıklarını söyleyerek takıldı. 

Toplantıyı bitirdik. Dünya Bankası’nın merkezinden bir taksi beni ofise, aynı anda bir başka taksi ise heyet üyelerini havalimanına götürüyordu. Yolda görüşmenin muhasebesini yaparken, genç, çalışkan, enerjik ve dinamik bir nüfusa sahip Türkiye’nin kişi başına milli gelirinin bugün olduğundan neden en az üç kat daha büyük olmadığını kendime soruyordum. Öyle ya bu gelir seviyesine sahip ne Yunanlı komşularımızın, ne İtalyan ne de İspanyol dostlarımızın aslında bizimle rekabet etmeleri mümkün değildi. Sanırım kafamı kurcalayan sorunun en başta gelen cevaplarından biri tarih boyunca enerjimizin büyük bölümünü makro düzeyde ülke, mikro düzeyde ise tek tek şirketler bazında kendi iç çekişmelerimize harcamamızdan başkası değildi.

Burak PEHLİVAN