Onedio yazdı, Ukrayna Türk toplumu cevapladı: Kiev’de 18 muhteşem Türk tadı, Burak Pehlivan

DSC_1399

Geç bir saat, telefonum çalıyor.  Arayan isim, Kiev’deki başarılı Türk restoranlarından Mangal’ın sahibi Murat Nalçacıoğlu. Konuşma ilerleyince anlıyorum ki, TUİD Web’in genç ve başarılı editörü Cavit Buçak, ülkemizin popüler içerik sitesi onedio.com ‘dan aldığı “Yurtdışında yaşayan Türkler’in özlemekten bir hal oldukları 18 Türk yiyeceği” başlıklı haberi sitede paylaşmış ve bu haber Murat’ın çok hoşuna gitmiş. Yazıdan ilham alarak bir yemek daveti vermek istediğini aktarıyor. “Bu tatların en azından tamamının yurtdışında hakkıyla bir arada bulunmasının mümkün olmadığı söyleniyor ama bu 18 tadı da Mangal’da en güzel biçimde sunacak olanaklara sahibiz, ben bu meydan okumayı kabul ediyorum” diyor, “hem de Kiev’de en zor beğenen isimlerden oluşan bir jüriye bu iddiamı kanıtlamaya hazırım” diye de takılmayı ihmal etmiyor.

Yurtdışında Türk restoranı işletmek büyük fedakârlık istiyor hele de Ukrayna’da bu fedakârlık daha da büyük. Bir Türk restoranına giren bir yabancının o an itibarıyla adeta ülkemiz topraklarında olduğuna, ülkemizi ziyaret ettiğine inanırım. Dolayısıyla yurtdışında Türk restoranı işletmek fedakârlığın yanı sıra kanımca önemli bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Müşteri,  ortamdan, yemekten, servisten memnun kalırsa, sanki ülkemizden memnun kalıyor, ülkemize olan sempatisi artıyor.Mutfak kültürü bir ülkenin yumuşak gücünün kuşkusuz önemli bir bileşeni.Bundan dolayı yurtdışında hakkıyla Türk restoranı işletenlere ayrı takdirle bakarım. Biliyorum ki, Ukrayna’daki mevcut ekonomik konjonktüre rağmen, kalitesini, standartlarını koruyan Mangal, Murat Nalçacıoğlu’nun şahsi desteğiyle ayakta kalıyor, böylece Ukrayna’da Türk yemek kültürünün yaşaması adına önemli bir hizmet veriliyor. Bu nedenle teklfifi memnuniyetle kabul etmeme rağmen, Murat’ın, benim ve diğer konukların yoğunluğu derken ancak bir ay sonra bir araya gelebiliyoruz.

Beni kenarda tutarsak, hakikaten zor beğenen bir ekip davet masasının etrafında toplanıyor. Eski Sovyet coğrafyasında hızlı tüketim mamulleri sektöründeki yirmi yılı aşkın deneyimiyle bu alanda bölgede bir duayen olarak kabul edilen Colgate-Palmolive Ukrayna eski genel müdürü Burak Bingöl, THY Ukrayna genel müdürü Dinçer Sayıcı, GAP-Marks&Spencer Ukrayna genel müdürü Bülent Temel, Evyap Ukrayna genel müdürü ve TUİD başkanvekili Oğuzhan Şen ile evsahibimiz Murat Nalçacıoğlu masadaki yerlerini alıyorlar. İlk bakışta normalde kullanılan servis takımlarının güne özel değiştirildiğini fark ediyorum ve bu değişimin hoşuma gittiğini belirtiyorum. Evsahibimiz,bu yemekle beraber artık yeni servis takımlarına geçtiklerinin bilgisini veriyor.

Servis bizzat mekânın işletmecisi Muhammed Ali Kaya ve yardımcısı Veysel Atlı tarafından gerçekleştirilirken, haberdeki 18 tattan, tam yağlı Ezine beyaz peynir, işletmenin kendi hazırladığı bol çemenli pastırma, süzme yoğurt, Türk zeytinyağı ve Türkiye’den gelen zeytintağı ve fasulye ile hazırlanmış zeytinyağlı fasulyeyle, yaprakları yine Türkiye’den getirtilmiş, üzümüyle, çam fıstığıyla nefis ince yaprak sarma ilk etapta servis ediliyor. Sıcacık ezogelin çorba konukları daha da neşelendiriyor. Mezeler konukların tamamından tam not alırken, yalnızca Oğuzhan Şen,  zeytinyağlı fasulyenin biraz sert olduğunu söyleyerek yorumlara şerh düşüyor.

Ukrayna’da yaşayan Türkler’in burada edindikleri alışkanlıklardan biri de yemekle beraber çay içmektir. Bundan dolayı tavşankanı çay ikramı hiç eksik olmuyor, çay yemek boyunca samimi sohbete eşlik ediyor. Küçük yaştan beri yeme-içme ve turizm sektörlerinde kariyer yapmış, bu sektörde Türkiye’nin turizm merkezi Antalya’nın en iyi otellerinde yiyecek içecek müdürlüğü, genel müdürlük görevlerinde uzun yıllar bulunmuş Nalçacıoğlu’nun, küçük bir çocukken kâh babasından harçlık almamak kâh çok sevdiği ve bize de ikram edilen limonatanın yapılış sırrını öğrenmek adına sokak satıcılığı dahi yaptığını anlattığı sektör anılarıyla sohbet daha da renkleniyor.

Fındık lahmacun, yalancısı değil hakikisinden çiğ köfte, haberde “yurtdışında ne kadar yapmaya çalışsan da tutturamazsın” diye yazılan ama bu ifadeyi fazlasıyla haksız çıkaran muhteşem bir imambayıldı tüm konukların beğenisini kazanıyor. Daha bu yemeklere ilişkin iltifatlar, konukları selamlamak adına masaya uğrayan ve tüm lezzetlerde imzası bulunan Murat Nalçacıoğlu’nun ablası Gonca Nalçacıoğlu’na yapılırken, aynen haberde tarif edildiği gibi bir kaşığa kırk tanesinin sığdığı, sarmısaklı yoğurduyla ve yağıyla tam kıvamında mantı servis ediliyor.

Ukrayna’nın İngilizce yayın yapan aylık ekonomi ve yaşam stili dergisi Business Ukraine’in sahibi ve genel yayın yönetmeni “içimizdeki İrlandalı” Peter Dickinson yemeğe aradan katılmasına rağmen, “artık masaya lütfen yemek gelmesin, Türk lezzetleri karşısında kendimi tutamıyorum ve bütün haftayı spor salonunda geçirmek istemiyorum” diye serzenişte bulunurken, önündeki tane tane tereyağlı pirinç pilavını, kuru fasulyeyle beraber silip süpürmeyi de ihmal etmiyor.  Bu sırada  yemeklerin şahı İskender masaya arz-ı endam ediyor. Yoğurt Kanlıca değil ama Gonca hanımın süzme yoğurdu tam da sevdiğimiz, istediğimiz gibi.

Tatlı olarak sunulan baklava günün Mangal’da hazırlanmamış  tek tadı. Bunu nedenini Murat bey, “her şeyi ehline yaptırmak gerek, tazelik de çok önemli. Bu nedenle günlük olarak Gaziantepli bir baklava ustasına yaptırdığımız, özellikle Antap fıstığının oranı ve niteliğinde asla taviz vermediğimiz baklavayı dışarıdan alıyoruz, zaten menüde bulunan, mekânın dışında yaptırdığımız tek lezzet de bu” diye açıklıyor.

Yemeğin finali, çifte kavrulmuş lokumun eşliğinde köpüklü Türk kahvesiyle yapılıyor. Murat Nalçacıoğlu ve ablası Gonca Nalçacıoğlu son beş yıldır Kiev’de çok önemli bir iş yapıyorlar.  Kaliteyi hiçbir zaman bozmadan, standartları hiç düşürmeden zengin Türk mutfağımızı bu şehirde güzel bir biçimde temsil ediyorlar. Ukraynalı olsun, Türk, İngiliz, Alman ya da Çinli olsun hiç fark etmeden, gönül rahatlığıyla konuklarımızı götürebileceğimiz bir mekânı Ukrayna Türk toplumuna kazandırmış durumdalar.

DSC_1842

Kuşkusuz Nalçacıoğulları gibi yurtdışında bu manada birçok kahramanlar var. Ancak yurtdışındaki Türk mutfağının imajı, şahısların inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli. Kiev’de olsun, dünyanın başka şehirlerinde olsun birçok restoran, kafe kolaylıkla ismine Türk restoranı diyebiliyor ve elbette de diyebilmeli.  Bununla beraber bu işi hakkıyla yapanlar, gerçek Türk restoranları, dünya çapında geçerli bir belgeyle yıllar önce “İtalyanlar’da var biz de niye yok” adlı makalemde ayrıntılı bir biçimde belirttiğim gibi  belgelendirilebilmeli. Bu belgelendirme sayesinde hem mekân sahipleri en azından manen motive olacaklar hem de müşteriler bu mekânların belli standartlara sahip, Türk mutfağının gerçek temsilcileri olduklarını bilebilecekler. Bu da,  bu restoranlara belki de daha yüksek standartlarda hizmet verebilmeleri için daha yüksek gelir elde etme yollarını açacak.

 Burak PEHLİVAN

DSC_1503 DSC_1534   DSC_1771 DSC_1313  DSC_1316 DSC_1319

DSC_1643

DSC_1462