Ukrayna’nın Yolu Avrupa mı, Rusya mı? , Burak Pehlivan

by burakpehlivan on 08/01/2014

1387395219_evromaydan

Doğu Avrupa’nın en büyük ülkesi Ukrayna, bu sorunun cevabını yıllardır arıyor ve cevap anahtarında ikisi birden diye bir şık yok ne yazık ki. Gerek Avrupa Birliği gerekse Rusya Federasyonu ülkeyi bu seçeneklerden birini tercih etmeye uzunca bir süredir zorluyor. Müzakereleri 5 yıldır devam eden Avrupa Birliği  ile Ortaklık ve Serbest Ticaret antlaşmalarının aslında 28-29 Kasım tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’da düzenlenen AB’nin Doğu Ortaklığı zirvesinde imzalanması bekleniyordu ancak bu beklenti gerçekleşmedi. Kasım ayındaki gelişmeler Ukrayna liderliğini AB ile ortaklık görüşmelerini durdurma kararına itti.

Gelin aslında oldukça karmaşık bu meseleyi tarafların bakış açılarıyla birlikte ele alalım. Bunu yaparken hem ekonomik, hem de siyasi ve kültürel parametreleri gözönünde bulunduralım, öncelikle ise siyasi-kültürel konuları değerlendirelim.

Batı Ukrayna ve Ukrayna Diasporası AB ile antlaşmayı destekliyor

1Ukrayna, II. Dünya Savaşı’nda nüfusuna oranla en büyük can kayıplarını yaşayan ülkelerin başında gelmektedir. Savaşın en ölümcül çarpışmalarının yaşandığı Doğu Cephesi’ndeki muharebelerin büyük bölümü bu güzel ülkenin geniş düzlüklerinde yaşandı ve Ukrayna şehirleri birer harebeye dönüştü. Savaş sonrası oluşan yeni Avrupa Haritasında, Polonya’ya Almanya’nn topraklarının bir bölümü verilirken, Polonya’nın doğusu, Romanya ve Macaristan’dan bazı toprak parçaları Ukrayna Sovyet Cumhuriyetine ilhak edildi. Buralarda, yüzyıllardır Polonya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu gibi devletlerin parçası olmanın etkisiyle farklı bir kültürel doku oluşmuş, milli kimlik, milliyetçi akımlar bu bölgelerde güçlenmişti.  Burada yaşayan, Ukrain etnik kökene sahip nüfus hiçbir zaman Sovyetler Birliği’ni benimsemedi, Ruslar’a karşı mesafeli oldu. Ukrayna nüfusunun %10’unu oluşturan, ibadetlerini ortodoks ritüellerine göre yapan, buna karşılık Vatikan’daki Papa’nın otoritesini kabul eden Grek Katolikler de yoğun olarak Ukrayna’nın batısında yaşamaktadır ve siyasi tercihleri Batı ittifakından yanadır.

Batı Ukrayna iş olanaklarının kısıtlı olduğu bir coğrafyadır ve bu nedenle son iki asırdır bu bölgelerden özellikle Kuzey Amerika’ya büyük göçler olmuştur. Bugün Kanada’nın 1,5 milyon Ukrayna kökenli vatandaşı bulunmaktadır. Hem batıda yaşamaları hem de Batı Ukrayna kökenli olmalarından dolayı Ukrayna diasporasının ağırlıklı görüşü de ülkenin Batı yani AB ile entegrasyonundan yanadır.

Kırım ve Ukrayna’nın doğu bölgelerindeki nüfus, Rusya ile Gümrük Birliğine daha sıcak bakıyor

000_Par7730297_0Kiev’în doğusuna geçtiğimizde kültürel ve siyasi manada ülkenin Rusya ile daha iyi ilişkiler içerisinde olmasını savunan nüfus yoğunluğuyla karşılaşılır. Buralar önce Çarlık Rusya’sı daha sonra ise Sovyetler Birliği zamanında Ruslar ile harmanlanmış, içiçe geçmiş insanların bölgeleridir. Doğu Ukrayna’daki fabrikalar Rus pazarına çalışırlar. Burada yaşayanların, Ukrain kökenliler de dahil büyük bölümünün anadili Rusça’dır. Ukrayna nüfusunun  %20’sini oluşturan Rus etknik kökene sahip nüfusun ekseriyesi de  Doğu ve Güney Ukrayna’da yaşamaktadır.

Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin ise özel bir konumu vardır ve buradaki Rusya yanlısı akımlar, Doğu Ukrayna’ya göre bile daha güçlü ve daha mobilizedir. Kırım, 1954 yılında kendisi de Ukraynalı olan Kruşev’in Sovyetler Birliği’nin liderliğini yaptığı bir dönemde, Ukrayna Kazakları Hetmanı(Hanı) Bogdan Himeniltski’nin, 1654 yılında Katolik Lehler’e karşı Ruslar ile yaptığı ve bazı tarihçilere göre Ukrayna Kazakları’nın Ruslar ile bir devlet olması sürecine yol açan Pereyaslav Antlaşması’nın imzalanmasının 300. yılı şerefine Rusya Federasyonu’ndan alınarak Ukrayna Cumhuriyetine bağlanmıştır. Sovyetler Birliğinin çöküşüyle birlikte, Birliğin Karadeniz Donanması’nın merkezinin de bulunduğu ve Ruslar açısından yalnız stratejik değil, tarihi manada da çok önemli bir şehir olan Sivastapol’u da bünyesinde bulunduran, nüfusunun yaklaşık %70’i Rus etnik kökene sahip bu bölge doğal olarak Ukrayna’da kalmıştır. Buradaki nüfusun önemli bir bölümü ülkenin Rusya ile ekonomik ve siyasi  entegrasyonundan yana tavır almaktadır.

Rus-Slav Kültürü’nün beşiği olarak Kiev kabul edilmektedir

Kültürel ve siyasal faktörlerden biri de bugün Ukrainlerin, Belaruslar’ın ve Ruslar’ın ata devleti kabul edilen Kiev Rus Devleti’nin burada yani Kiev’de kurulmuş olmasıdr. 10 ve 11. yüzyıllarda Avrupa’nın en güçlü iki devletinden biri haline gelen Kiev Ruslar’ının hükümdarı Vladimir, halkıyla beraber 988 yılında Dinyeper nehrinde toplu vaftiz töreni yapılması suretiyle Ortodoks Hristiyan inanışını kabul etmiştir. Bu tarih, Slavların Hristiyanlığı kabulünün başlangıcı kabul edilir. Bu olayın 1025. yıldönümü, Slav ülkelerinden başta devlet başkanları Putin ve Yanukoviç olmak üzere onbinlerce kişinin katılımı ile geçtiğimiz yıl Kiev’de kutlanmıştır.

Dolayısıyla Rusya liderliği, kültürünün beşiği kabul ettiği Kiev’i, Rus Karadeniz Donanmasının merkezi olan Sivastapol’u barındıran Kırım’ı ve kendi ekonomik ve siyasal nüfuz alanının en önemli direklerinden biri olarak gördüğü bütünüyle Ukrayna’yı Batı İttifakına kesinlikle vermek istemeyecek ve bu uğurda her türlü bedeli ödemeye hazır olacaktır.

Avrupa Birliği, Ukrayna konusunda ortak bir görüş oluşturmada zorlanıyor

1501743_10152155916625649_1850490421_nAvrupa Birliği’nin pozisyonuna ise farklı dinamikler etki etmektedir ve 28 üyeli AB’nin, Ukrayna konusunda tam bir harmoni içerisinde hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Ukrayna’nın AB ile geniş ve kapsamlı entegrasyonunu daha ziyade savunan ülkeler, Rusya’yı yayılmacı bir devlet olarak gören ve tarihlerinde bu ülkenin işgalini yaşayan 3 Baltık ülkesi ve Polonya’dır. Doğu Avrupa’da, Ruslar ile giriştiği güç mücadelesini efsanevi kralları Demirbaş Şarl’ın, bugün Ukrayna’nın bir şehri olan Poltova’da, Rus Çarı Petro’ya karşı Poltava Meydan Muharebesindeki yenilgisi sonrasında kaybeden İsveç ise 300 yıl sonra bu sefer AB şemsiyesi altında Kiev’i AB tarafında görmek istemektedir. Avrupa Birliği’nin gerçek patronu Almanya ise Ukrayna’yı Serbest Ticaret Bölgesi içerisine almak istemekte ancak Avrupa’nın hala etkisinden çıkamadığı ekonomik buhranın gölgesinde bunun için gerekli bedelleri ödeme konusunda isteksiz davranmaktadır. İtalya, İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi Güney Avrupa ülkeleri  kendi dertlerine düşmüş durumdalar. Tüm bu dinamikler çerçevesinde oluşan Avrupa Birliği’nin pozisyonu genel hatlarıyla, Atlantik’in öte yakasından Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenmektedir.

Ukrayna, Rusya’ya katma değerli ürünler ihraç ediyor, buna karşılık hammadde alıyor

ihracat_7402Her ne kadar yukarıda özetlemeye çalıştığımız Ukrayna’nın, Rusya’nın ve AB’nin konumlandırdığı siyasi ve kültürel faktörler süreçte etkin olsa da, bugün geldiğimiz noktada Ukrayna liderliğinin kararında ekonomik parametrelerin belirleyici olduğu gözüküyor. 2013 yılının ilk 9 ayında Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri Ukrayna’nın toplam ihracat ve ithalatında sırasıyla %36,2 ve %35,9’luk paya sahiptir. Ukrayna, ihracatının %25’ini tek başına Rusya Federasyonu’na yapıyor ve bu ülke Ukrayna’nın en büyük ihracat pazarıdır. Ukrayna’dan Rusya’ya makine, lokomotif, işlenmiş gıda ürünleri, çelik boru, metaller gibi sanayi mamülleri ihraç edilirken, bu ürünleri üreten işletmelerde milyonlarca kişi istihdam ediliyor. Rusya’dan ise başta doğalgaz olmak üzere hammadde ithalatı söz konusu. İki ülkenin ticaretinde katma değerin daha ziyade Ukrayna’da kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bir başka unutulmaması gereken husus ise Rusya’da çalışan milyonlarca Ukraynalı’nın ülkeye gönderdiği ve Ukrayna’nın cari açığın azalmasına önemli bir katkısı olan milyarlarca dolar tutarındaki havalelerdir.

Ukrayna’nın AB ülkelerine ihracat ve ithalatı geçtiğimiz yılın ilk 9 ayında yine sırasıyla %26 ve %34,7 olarak gerçekleşmiştir ve bu ticarette önemli bir dış açık söz konusudur. Kaldı ki dış ticareti kompozisyonuna baktığımızda AB ülkelerinden ağırlıklı olarak tüketici ürünleri satın alınırken, bu ülkelere hammadde ihraç ediliyor.

AB ile Ortaklık Antlaşması sonucunda Ukrayna sanayisinde bir dönüşüm yaşanacağı kaçınılmazdır. Avrupalılar’ın dediği gibi, AB üyesi devletlere Ukrayna’dan katma değerli ürün ihracatı artacak, ülkeye gelen Batı sermayesi yeni fabrikalar açacaktır. Ancak tüm bunlar bugünden yarına gerçekleşmeyecek orta ve uzun vadeli çıkarımlardır. Unutulmaması gereken bir başka husus Rusya’nın geçmişteki uygulamalarıdır. Antlaşma imzalansaydı, Rusya ile ticaret hızla bozulma sürecine girebilirdi. Son birkaç aydır zaten sosyal transferleri ve maaş ödemelerini yapmakta bile güçlük çeken ve geçtiğimiz  iki yıl içerisinde döviz rezervleri 35 milyar $’dan 20 milyar $’ın altına inmiş, Rusya’dan aldığı gazın parasını ancak bu ülkeden aldığı krediler ile kapatabilen Ukrayna maliyesinin, Rusya’nın örtülü ambargosu sonucunda durumu daha da kritik hale gelecekti. AB’nin çizdiği perspektifler, AB’li siyasilerin güzel sözleri ve “paraya ihtiyacınız varsa IMF ile anlaşın” telkinlerinden ziyade Ukrayna’nın bugün acilen nakite ihtiyacı vardır. İstenen, aranan kan ise Rusya’nın çek defterinde bulunmuştur.

Rusya, Ukrayna devlet kağıtlarına 15 milyar $ yatırma sözü vermiş ve bunun 3 milyar doları daha yıl bitmeden Ukrayna’nın hesaplarına geçmiştir. Aynı şekilde Ukrayna açısından yaşamsal öneme sahip gaz fiyatlarında üçte bir oranında indirim sağlanmıştır. Bu indirimle yüksek doğalgaz tüketimine ihtiyaç duyan Ukrayna ağır sanayi işletmeleri rekabet avantajı kazanacak ve ülkede canlılık yaşanacaktır. Kremlin, demokratik Avrupalı liderlerin aksine mecliste detaylı hesap vermek zorunda değildir. “Zor zamanlarda kardeşlik belli olur, Ukraynalı Slav kardeşlerimiz zor durumdadır ve bize yakışan bu zamanda kardeşlerimize sahip çıkmaktır” biçiminde yapılan açıklama, paranın Ukrayna’ya gönderilmesi için yeterli zemin oluşturmuştur.

2015 yılının başında Ukrayna’da cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Gaz fiyatında indirim alan ve ülkeye 15 milyar dolar nakit sokan iktidar, AB ile orta vadede ülke için faydalı olacak ama kendisine seçimi kaybettirmesi yüksek bir antlaşmayı imzalamaktan kaçınmıştır. Bu seçimlere, AB ile entegrasyon yolunda ilerleme sağlayarak manen güçlenmiş buna karşılık Rusya ile siyasi ve ticari ilişkilerin kötüleştiği, ülkenin acil gereksinim duyduğu nakiti bulamayan, döviz rezervlerinin hızla eridiği belirsiz bir ekonomik ortamda girmeyi tercih etmemiştir. Seçmenler genelde ekonomideki cari durumu oylarlar ve öyle görülüyor ki Ukrayna liderliği seçimler öncesinde aslında görece şaşırtıcı değil bilakis 2015 seçimlerinde seçilme şansını yükselten kendince rasyonel bir karar almıştır.

1326591Yazıyı sonlandırırken bir parantez açmak istiyorum. Demokrasinin son on yıllarda dünya üzerinde gelişmesi, ülkelerin dış müdahalelere karşı açıklığını ortadan kaldırmadı yalnızca bu müdahalelerin biçim değiştirmesini sağladı. Bu da demokratik ve meşru yollar ile de seçilse özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki iktidarların muktedir olabilmesi için daha fazla çaba harcamasını gerektiriyor. Dış müdahalelerin etkisini iki yolla azaltmak ya da bertaraf etmek mümkün. Birincisi, milli, demokrasiye inanmış, yetkin ve devlet mekanizmasının görevinin halka hizmet olduğunu içselleştirmiş bürokratik kadroların oluşturulması, ikincisi ise iktidarların onlara oy vermiş ya da vermemiş ancak mevcut politikalarını onaylamayan geniş halk kitlelerinin de taleplerini göz önünde bulunduran ve en azından muhalif kesimlerin karşıtlık katsayılarının düşük olmasını sağlayacak bir yönetim biçimini benimsemesi.

Burak PEHLİVAN

Aşağıdaki butonları tıklayarak, yazıyı arkadaşlarınızla paylaşın!

Previous post:

Next post: