Türkiye Ukrayna ekonomik ve siyasi ilişkilerini Kiev’de tartıştık

Alman Friedrich Ebert Stiftung*(FES) ve Ukrayna Dış Politika Konseyi Prism tarafından, Ukrayna devlet haber ajansı Ukrinform’un genel merkezinde gerçekleştirilen konferansta Türkiye Ukrayna ekonomik ve siyasi ilişkilerinin bugünü ve yarını etraflıca tartışa imkanı bulduk. Konferansın açılış konuşmalarını Türkiye Cumhuriyeti Kiev Büyükelçimiz Yönet Can Tezel, Ukrayna Enformasyon Bakan vekili Emine Caparova, Ukrayna Prism Başkanı Hennadiy Maksak ve FES Ukrayna Başkanı Matthes Buhbe gerçekleştirdiler. Buhbe’nin 1990-95 yılları arasında FES’in İstanbul’daki temsilciliğinde görev yaptığını da burada belirteyim. Açılış takip eden uzman panelinde ise Türkiye Cumhuriyeti Kiev Büyükelçisi Yönet Can Tezel, Ukrayna’nın 8 yıl Türkiye Büyükelçiliğini yapan Sergey Korsunskiy, Türkiye uzmanı, akademisyen Marina Vorotnuk ve Ukrayna Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Igor Semivolos’un sunumları oldu. Konferans, paneli takip eden basın toplantısıyla sona erdi. Benim dışımdaki panelistler daha ziyade iki ülke ilişkilerinin siyasi ve güvenlik boyutuna değinirken, iş dünyasının etkinlikte bulunan tek temsilcisi olarak Türkiye Ukrayna ekonomik ilişkilerinin mevcut durumunu, maalesef henüz imzalanamayan Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Antlaşması perspektifinde analiz etmeye çalıştım. Rusça olarak yaptığım konuşmamın Türkçesi’ne bu yazıda yer veriyorum.

Türkiye Ukrayna ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkileri tarihinin en iyi dönemini yaşıyor. İlk bakışta bu tespit çok doğru. İki ülke arasında 1 Ağustos 2012 yılından beri vizesiz seyahat  etmek mümkünken, haziran ayından itibaren ise muhtemelen kimlikle seyahat mümkün olacak. Geçen yıl hemen hemen her ülkeden Türkiye’ye turist gidişlerinde azalma yaşanırken, Ukrayna’dan Türkiye giden turist sayısı %46 gibi oldukça etkileyici bir rakamla artttı ve tarihte ilk kez 1 milyonu geçti. Aynı şekilde Türkiye’den Ukrayna’ya giden turist sayısından da çift haneli rakamlarda artış yaşandı. Türk dizileri Ukrayna’da büyük bir merakla takip ediliyor, özellikle başkent Kiev’de her hafta yeni bir Türk restoranının açıldığına tanıklık ediyoruz. Türk Havayolları, Ukrayna’daki en büyük yabancı havayolu şirketi. Türk Havayolu Şirketleri, Ukrayna’ya nın 6 ayrı şehrine İstanbul’dan tarifeli seferler düzenliyor. Bir süre önce MAU ve düşük maliyetli Türk havayolu şirketi Pegasus Kiev-Ankara seferlerini başlattılar. İki ülke arasında her gün neredeyse 15 uçuş seferi gerçekleştiriliyor.

Ukrayna’da 600’dan fazla Türk şirketi faaliyet gösterirken, Türk şirketlerinin Ukrayna’daki yatırımları 2 milyar doları geçti. Üstelik Türk firmaları başka birçok ülkede olduğu gibi yalnızca gıda, tekstil ve inşaat gibi klasik sektörlerde değil, telekomünikasyondan, sağlık ürünlerine, makineden, IT’ye, inşaat malzemesi üretiminden, tarıma kadar çok farklı sektörlerde çalışıyorlar. Ülkenin en büyük giyim perakendecisi, jeneratör, kompresör gibi teknik malzemede pazar lideri, ayakkabı boyasından en çok satanı ya da 3. büyük cep telefonu operatörü hep Türk firmaları. Ukrayna’nın en modern stadını, başkent Kiev’i dünyaya bağlayan Borispol Havalimanı D Terminalini, ulaştırma köprülerini, ülkenin en yüksek binasını, yüzlerce kilometre otoyolu, çok sayıda 5 yıldızlı oteli Türk inşaat firmaları yaptılar, yapıyorlar. Türk inşaat firmalarının gerçekleştirdiği taahhüt tutarı 5,5 milyar doları geçmiş durumda.

Ukrayna’daki Türkler’in ve Türk iş dünyasının temsilcileri yalnızca Türk yatırımlarıyla sınırlı değil. Ukrayna’nın en büyük bankası Privatbank’ın, Ukrayna’nın en büyük yabancı sermaye yatırımcısı olan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’ın(EBRD)’nin başında hep Türkler var. Ayrıca   binin üzerinde personele sahip Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın(AGİ) Ukrayna özel gözlem misyonu’nun yöneticisi de bir Türk diplomat. Coca Cola, Reckit Benkiser, Beiersdorf, BAT, Henkel, P/G gibi dünya devlerinin başında ya Türk yöneticiler görev yaptı, ya da hala Türk yöneticiler görev yapıyor.

Ukrayna’da güçlü Türk işadamı dernekleri var ve bu dernekler yalnızca başkent Kiev’de faaliyet göstermiyorlar, Harkov, Zaporoje, Odesa, Herson, Vinitsa ve Lviv gibi şehirlerde şubelere sahipler. Her yıl çok sayıda Türk işadamı delegasyonu Ukrayna’yı ziyaret ediyor. Geçen yıl tarihin ilk Türkiye Ukrayna Sanayi Forumu geniş bir katılımla, Türkiye’de gerçekleştirildi. Kiev Ekonomi Forumu, Kyiv Post Tiger Konferans gibi önemli konferansların onur konuğu ülkesinin Türkiye olduğunu gördük. Geçtiğimiz ay 10 gün arayla Ukrayna Başbakanı Grosyman biri Kiev’de, biriyse İstanbul’da iki kez Türk iş dünyasının temsilcileriyle yemekte bir araya gelerek,Türk fimalarının sorunlarını, öneri ve tavsiyeleri dinledi.  Böylece Türk firmalarının bu on gün içerisindeki değişimleri başbakanla değerlendirme imkanları oldu. Yine mart ayında Türkiye’de geniş katılımlı, canlı bir Türkiye Ukrayna iş forumu yapıldı. Bu ayın sonunda ise Lviv Bölge Yönetimi Türk iş dünyasına özel bir yatırım ve iş forumunu, DEİK ve TUİD’in organizasyonuyla gerçekleştirecek. Halbuki aynı valilik Alman ve Avusturyalı yatırımcılarla yaptığı organizasyonları çok daha alçakgönüllü, düşük profilli gerçekleştirmişti. Tüm bunlar bundan birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz gelişmeler. Ancak iki ülke ekonomik ilişkileri gerçekten altın çağını mı yaşıyor? Bu sorunun cevabı maalesef çok olumlu değil. 2016 yılında Ukrayna’nın Türkiye’ye ihracatı %20’nin üzerinde azaldı ve Ukrayna Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ilk 15 ülke arasında yer almıyor. Türkiye Ukrayna dış ticareti 2008 yılında 8 milyar $’ken bu gün 3 milyar dolara geriledi . Halbuki iki ülke cumhurbaşkanları 15 milyar $’lık dış ticaret hedefi koydular. İki ülke arasında bir Serbest Ticaret Antlaşması olmadan ticari ilişkilerden gerçek potansiyele ulaşmamız, hızlı ve pozitif bir trende dönmemiz mümkün değil.

Ukrayna ekonomisi büyük bir değişim, dönüşüm yaşıyor. Bundan beş yıl önce Rusya ile dış ticaret toplam dış ticaretin %40’ını bulurken bu rakam 2016 yılında %10’a geriledi. Ukraynalı ihracatçılar kuzey komşusuna yapamadıkları ihracat için yeni pazar arayışındalar. Ukrayna, AB ve Kanada ile Serbest Ticaret Antlaşmaları(STA) imzaladı. STA’lar aslında yalnızca serbest ticaret antlaşmaları değil, aynı zamanda yatırım antlaşmaları da. Ancak ne yazık ki, standart farklılıkları yüzünden Ukraynalı ihracatçılar istenilen hızda Batı’ya ihracat yapamıyorlar. Son 2-3 yılda ise Batı’dan Ukrayna’ya ciddi bir yabancı sermaye yatırımı gelmedi, öyle ki 2016 yılının Ukrayna’da en büyük dış yatırımcısı ironik bir şekilde Rusya oldu.  Batı’da Ukrayna ile ilgili üç algı yatırımları engelliyor. Ülkeye ilişkin jeopolitik riskler, hukukun üstünlüğüne inancın zayıflığı ve yaygın yolsuzluğun varlığı gibi endişelerden dolayı kısa bir süre zarfında yani önümüzdeki bir iki senede maalesef Batı’dan ciddi bir yatırım gelmeyecek. Bu durum Türkiye için de böyleydi. 1995 yılında Türkiye AB ile Gümrük Birliği yaptığında birçok Türk sanayici bu antlaşmaya karşıydı. Türk firmalarının Batı’nın kaliteli ürünleriyle rekabet edemeyeceğini ve geniş iflasların yaşanacağını düşünüyorlardı. Antlaşma sonrası ilk 5-6 yıl aynı bugün Ukrayna’da olduğu gibi Türkiye AB’den ciddi bir sermaye çekemedi ama 2000’li yılların başından itibaren oluşan siyasi ve ekonomik istikrara paralel ülkeye 70 milyar €’nun üzerinde AB sermayesi aktı. Binlerce yeni fabrika kuruldu. Türk firmalarının artan üretim standardı sonucu, Türkiye’nin AB’ye ihracatı 5 kat arttı, ayrıca birçok başka ülkeye ihracat imkanı oluştu. Batı firmaları yalnız sermaye değil, know-how da getirdi. Ukrayna’da da böyle olacaktır ama zamana ihtiyaç var. Ancak halkın beklemeye de tahammülü yok. Zira yeni iş alanlarına, ekonomik büyümeye ihtiyaç var.

Peki Kanada ile yapılana antlaşma bunu sağlayabilir mi? Evet bu antlaşma psikolojik açıdan, özellikle de Kanada gibi önemli ve son dönemin yıldız bir ülkesinin Ukrayna’ya desteğini göstermesi açısından çok önemli ancak pratikte pek karşılığı yok. Kanada, Ukrayna’ya 7000 km mesafede, Ukrayna’nın Kanada’ya ihracatı geçen yıl Türkiye’ye yaptığı ihracatın yalnızca 70’de biri, ayrıca bugün için Ukrayna’daki Kanada sermayesi ülkedeki Türk sermayesinin 30’da biri.

Türkiye Ukrayna Serbest Ticaret Antlaşması’nın ise Ukrayna için somut pozitif ve hızla hissedilen etkileri olacaktır. Her şeyden önce iki ülke komşu ülkeler. Ukrayna, son 15 yılda en çok dış ticaret fazlasına Türkiye ile yaptığı ticarette ulaştı. Ukrayna Türkiye ile yaptığı ticarette bugüne kadar toplamda 32 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verdi. Türk firmaları Batılı firmaların aksine riskli pazarlarda daha çok çalışan firmalar. Ayrıca Lifecell gibi firmaların, karşılaştıkları tüm sorunlara rağmen ülkede yatırım yapmaya devam etmesi ve Türk siyasetçilerinin ve hükümet yetkililerinin Ukrayna hakkındaki olumlu söylemleri de, bu ülkeye yatırıma Türk firmalarını teşvik ediyor.

Türkiye ve Mısır arasında STA olmadan önce, Türkiye’nin bu ülkedeki yatırımları 50 milyon dolar seviyesindeydi, STA sonrası ise yalnızca 2 yıl içerisinde Türk sermayesi 40 kat artarak 2 milyar dolara ulaştı. Benzer bir durumu Ukrayna ile yaşarız. Ukrayna’nın Türkiye ile STA görüşmeleri 2007 yılından beri devam ediyor, bu yıl müzakerelerin başlamasının 10. yılını kutlayacağız. Bu antlaşma ile iki ülke açısından win win ‘i yakalamamız ve bu işi bir an önce bitirmemiz gerek. STA, Ukrayna’daki Türk sanayi yatırımları için bir katalizör olacaktır. Ukrayna’nın yatırıma bu kadar ihtiyaç bir dönemde gerçekleşecek Türk yatırımları ise bu ülkeye sermayenin yanı sıra özellikle hafif sanayi ve otomotiv de ciddi bir know-how getirecektir. Türk yatırımları ise başka ülkelerden gelecek yatırımlar için ciddi bir katalizör görevi görecektir.

Güçlü bir Ukrayna güçlü ve dost bir komşu aynı zamanda güçlü de bir Türkiye demek. İki ülke arasında siyasi ilişkiler ne kadar güçlü olursa olsun, ekonomik entegrasyonun derinleşmeden bu ilişkiler yarım kalır, iki ülke insanının refahına doğrudan etki ancak güçlü ekonomik ilişkiler ile sağlanır. STA olmadan ise bu ekonomik entegrasyonu sağlamak mümkün değil. Biz Türk biş dünyası olarak Türk tarafının zaten hazır olduğu bu antlaşmasının bir an önce imzalanmasını ve yürürlüğe girmesini istiyor ve bekliyoruz.  Biz, Ukrayna’ya mevcut pastayı daha da büyütmeyü, hatta bu pasta büyüdükten sonra Ukrayna tarafının pastadan daha büyük bir bölümünü yemesini öneriyoruz.

Burak PEHLİVAN

Friedrich Ebert Stiftung*: Weimar Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı Alman Sosyal Demokrat Partisine mensup Friedrich Ebert’ın adını taşıyan vakıf, Ebert’in vasiyeti üzerin 1925’te kuruldu. Bugün aralarında Türkiye ve Ukrayna’nın da bulunduğu 100’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor.